Saturday 30 July 2016

Bir Türkiye Anısı: Turgut Özal

 

1950’li yıllarda genç bir mühendis olarak bindiği Amerika uçağında Özal yanındaki arkadaşlarıyla otururken Amerikalı hostes yanlarına gelir ve İngilizce bir şey sorar. Özal ve arkadaşları pek İngilizce bilmediklerinden anlamazlar ne dediğini. Cevap vermek zorunda hissettiklerinden dolayı arkadaşlarının hepsi “no” cevabını verir. Sadece Özal ‘’yes’’ der. Hostes bunun üzerine Özal’a güzel yiyecek ve içecekler ikram ederken arkadaşları bu durumu izlemek durumunda kalır. Turgut Özal’ı diğerlerinden ayrıştıran pozitif bakış açısının çok güzel bir hikayesidir bu aslında.
Bu yazı Özal’ın Türkiye’nin liberalleşme sürecine katkılarıyla başlayıp devamında ona gelen eleştirilerden bahsedip son kısımda ise bugünün Türkiye’sine dair karşılaştırmalar yapacaktır.
Bürokrat olduğu dönemde 24 Ocak kararlarının alınmasında başrol oynayan Özal, bu kararların alınmasındaki ısrarıyla ekonomide klasik reform yapmanın ötesinde ekonomiyi ithal ikameci anlayıştaki devletçi himayenin prangalarından kurtarıp serbestleşmesinde ana aktör olmuştur. Ülkenin döviz sıkıntısı ortadan kalkacak, artık Maliye Bakanlığından dilekçelerle dolar talep edilmeyecek, yurtdışında maksimum 200 dolar harcama kısıtı kaldırılacak, cebinde dolar bulundurmak suç olmaktan çıkacak ya da yurtdışına sadece iki yılda bir çıkabilme gibi bugün bize komik gelen inanılmaz yasaklar ortadan kalkacaktır. Artık ihracat ile büyüme hedefi olan, ithalatın da serbestleştirildiği bir ekonomi politikası vardır. İşverenin önündeki bir engel olarak % 60’lara varan vergiler % 15’lere kadar indirilecek (her ne kadar KDV uygulanmaya başlansa da), kıtlık nedeniyle ürünleri karaborsadan bulmanın aksine artık bolluk dönemi yaşanacaktı. Aslında Türkiye bambaşka bir çehreye bürünecekti. Artık üretmeyi düşünen ve bunu yaparken de vizyon olarak gözünü dünyaya diken bir düşünce yeşeriyordu. Belki de bu en büyük ve kalıcı katkısıydı.
Devami icin

No comments:

Post a Comment